Dünya hızla değişiyor. Savaşlar, ekonomik krizler, iklim değişikliği, açlık, terör, salgın ve teknolojik gelişmeler derken insanlığın geleceğini tehdit eden onlarca etkeni bir çırpıda sıralayabiliriz. Elbette bu etkenlerin en başında insan faktörü gelmekte ve insanoğlu yaptıkları ile dünyayı cennete veya cehenneme çevirme potansiyeli taşımaktadır.
Kötülük yaptığında güçlü olanı durduracak başka bir gücün olmadığı yerde insanoğlu hep zulme uğramış, ağır bedeller ödemiş, yerinden yurdundan sürülmüş, emeği sömürülmüş, köleleştirilmiş ve insanlık dışı muamelelere tabi tutulmuştur.
Sanayileşme ile insan emeğini sömüren sistem zirve yapınca, doğal sürecinde gelişen karşı arayışlar, sendikal mücadele olarak hayatımızdaki yerini almış ve giderek güçlenen örgütlü yapılar kendi özgürlük alanlarını genişletmeye, haklarını almaya ve artık patronlara karşı söz söyleyecek güce ulaşmaya başlamışlardır.
Batı’nın sendikal mücadeleyi doğuran sanayileşme ile zenginleştiği dönemde biz bir imparatorluğun dağılma sürecini yaşıyorduk. Bu yüzdendir ki, Batı’nın yükselişi bize sadece emek sömürüsü olarak değil, batılı bir millet oluşturma çabalarıyla, inançlara baskı, yasaklar ve en temel insan hakları ihlalleri olarak yansıdı. Bir yandan on yıllar sürecek baskı ve zulüm döneminin temelleri atılıyor, diğer yandan da karşı koyacak oluşumlara izin verilmiyordu.
Ülkemizde, başlangıçta, yöneten güç ile yaşanan ideolojik örtüşme bazı sendikalara avantaj sağlamış, meydanlarda karşı karşıya gelmiş gibi görünseler de asıl gerçek yıllar sonra, 28 Şubat döneminde tüm çıplaklığı ile ortaya saçılmıştır. Bedeli hep resmî ideolojinin sakıncalı gördüğü kesimler ödemiş, bazı sendikalar da sistemin sendikası olarak korunagelmiştir.
Böyle bakınca Eğitim-Bir-Sen’i anlayabilmek için, kurulduğu 1992 yılına değil, çok daha eskilere, sendikamızın kuruluşunda dayandığı bu dinamiklere bakmak gerekiyor. Bizim için son iki yüzyılda yaşananları bilmeden kurulacak “Türkiye Yüzyılı” eksik kalacaktır. Biz bir kavrama anlam yüklerken de bir kavrama karşı dururken de hikâyemize özgü tecrübemizle tavır belirleriz.
Türkiye Yüzyılı bizim için, genişlettiğimiz özgürlük alanını daha da geliştirmeyi, kaynaklarımızın sömürülmesine karşı çıkmayı, beyin göçünü engellemeyi, öz güvenimizi kuşanmayı, ülkemizi kalkındırmayı ve Batı’ya karşı dik durmayı; eğitimde kendi sistemimizi geliştirmeyi, yukarıda özetlenen kavgayı verecek, sadece kendinin değil, insanlığın problemlerine duyarlı insanlar yetiştirmeyi ifade ediyor.
Bizler, Eğitim-Bir-Sen’i kuruluş ilkeleri üzerinde büyütmeye, insanlık adına üretmeye, aynı düşünce etrafında toplanan bütün kurum, kuruluş ve insanımızla tek yumruk koşturmaya devam edeceğiz. Bu yolda destek olan, duaları bizimle olan bütün üyelerimize teşekkür ediyoruz. Yüklediğiniz sorumluluğun farkındayız.
Dünyayı ve ülkemizi okuyarak, yorumlayarak çalışacağız. Desteğimiz de tepkimiz de anlamlı olmaya devam edecektir. Çünkü bizim bir hikâyemiz, sıkıntılarımız, unutamayacağımız yaralarımız ve her şeyden önce iki dünyaya dair derdimiz var.
UNUTMADIK,UNUTMAYACAĞIZ!
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ